Perşembe günkü yazım “faiz savaşı bitmedi” başlığını taşıyordu. Yazıyı
çarşamba günü Cumhurbaşkanı zehir zemberek çıkışını yapmadan önce yollamıştım.
Yazıda
Başbakan’ın ve Ekonomi Bakanı’nın ölçülü eleştirilerine yer vermiş, ancak
Cumhurbaşkanı’ndan sert bir tepki beklediğimi yazmıştım.. Yanılmadım. Saray’dan
çok sert bir açıklama geldi. En çarpıcı bölümü mealen şuydu: Bize gelince
bağımsızlık taslıyorsunuz ama aslında başka yerlere bağımlısınız. Sayın
Erdoğan’ın nereyi ima ettiği herkes için açıktı. Bu yetmedi cuma günü de
“Vatanı satmak yüksek faizle olur.” dedi. Açıkçası bu faiz kavgası beni
bezdirdi. Özellikle “kavga” deyimini kullanıyorum çünkü olay ekonomik tartışma
çerçevesini aşarak adeta polisiye nitelik kazandı. Ekonomistin yazacağı fazla
bir şey kalmadı. Belli ki Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanı Erdem
Başçı’nın istifa etmesini istiyor. Ancak bu yolla sözünü dinletebileceği yeni
bir başkan bulunabilir. Bu kadar ağır ithamlardan sonra Sayın Başçı’nın
başkanlık koltuğunda oturmaya nasıl devam ettiğini hayretle ve merakla izliyorum.
Bu
koşullarda Başçı’nın Merkez Bankası’nı serinkanlılıkla, akılla yönetmesi bence
mümkün değil. Bundan sonra yapılacak Para Politikası Kurullarında faiz
kararları ekonomik koşulların analizine dayanarak alınamaz. Karar alıcılar
mutlaka “Acaba alacağımız tepkinin şiddetti ne olacak, bu işin sonu nereye
varacak?” diye endişelenmek zorunda kalacaklardır. Sanırım Başçı da ayrılmak
istiyor ama ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan izin vermiyor.
Başçı’yı istifadan vazgeçirmek için ne gibi argümanlar kullanıyor, doğrusu çok
merak ediyorum. Orta vadeli bir planı var mı? Bilmiyorum.
Bu
kavga artık son bulmalı çünkü ekonomi zarar görüyor. Merkez Bankası faizi
indirdikçe, Cumhurbaşkanı da ona yüklendikçe piyasa faizi ve kur tırmanıyor.
Özellikle piyasa faizinin yükselmesi tam bir çelişki. Ocak ayında 0,50 puanlık
indirim öncesi iki yıllık tahvil faizi yüzde 7’nin altına inmişti. İndirimden
ve şiddetli kavgadan sonra yüzde 8’i buldu. 25 baz puanlık son indirimle
birlikte baskının doruğa tırmanmasıyla yüzde 9’a dayandı. Bu kavga sözde piyasa
faizi düşsün, yatırımlar artsın diye yapılıyor. Bu ortamda Merkez Bankası
piyasa kontrolünü yitirmiş durumda.
Faiz
kavgasına son vermenin yolları belli. Ekonomi Bakanı Zeybekci, Merkez Bankası
yasasını değiştirmekten söz ediyor. Yasaya fiyat istikrarı görevi yanı sıra
büyüme, işsizlik gibi görevler de ekleyelim diyor. Şahsen bir şey değişeceğini
sanmam ama bu meşru bir tartışma olur. AKP iktidarı bu türden bir değişikliği
hemen yapabilir. Beğenmeyen banka yöneticileri istifa eder olur biter. Ya da
Cumhurbaşkanı Başbakan ile anlaşır, o da Başçı’nın istifasını ister. Yasal
olarak bir zorunluluk olmasa da herhalde Başçı bu durumda istifa eder. Yerine
Başbakan Cumhurbaşkanı tarafından önerilen bir ismi atar, kavga son bulur.
Faiz kavgasına
son verecek bu iki çözümün önemli bir koşulu var. Başta Ali Babacan olmak üzere
Merkez Bankası yasasının değişmesine ya da Başçı’nın istifasına karşı çıkan
hükümet mensuplarının ikna edilmeleri gerekiyor. Belki bir kısmı ikna olabilir
ama özellikle Babacan’ın bu “çözümlere” ikna olacağını hiç sanmıyorum. Bu
durumda onun da istifa etmesi gerekir. Bu gelişmelerin etkileri ne olur?
Seçimlere giderken canlandırılmak istenen ekonomi nice olur? Cumhurbaşkanı’na
göre çok iyi olacak. Ben aksini düşünüyorum ama en azından haklı mı, değil mi
görmüş oluruz.
(Zaman,
Mart 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder