Aylardır hüküm süren faiz savaşı geçen hafta perşembe günü yapılan üst
düzey toplantı ile sona ermiş olabilir mi? Merkez Bankası Başkanı Erdem
Başçı’nın Cumhurbaşkanı’na 133 slaytlık sunumunun ardından Sayın Erdoğan’ın
“İşi tatlıya bağladık.” açıklaması, savaşın bittiğini göstermese de en azından
seçimlere kadar bir ateşkesin ilan edildiğine dair karine oluşturuyor.
Sunumda
ilk 32 slayt adeta makroekonomiye özet giriş dersi gibi hazırlanmış. Basit
ifadelerle ve grafiklerle faiz-kur-enflasyon ilişkileri gösteriliyor. Temel
vurgu enflasyon beklentisinin altında bir politika faizinin yüksek cari açığa
sahip bir ekonomide sermaye girişlerinde ortaya çıkacak arıza nedeniyle yerli
paranın nasıl değer kaybedeceğine, bu kaybın da nasıl enflasyonu yükselteceğine
yapılıyor. Ayrıca benzer ülkelerle karşılaştırmalı bir tablo aracılığıyla
enflasyon beklentisi, piyasa faizi ve Merkez Bankası faizi seviyeleri
itibarıyla hiç de aykırı bir durumda olmadığımız gösteriliyor. Başçı, bu
ülkelerden Brezilya Merkez Bankası’nın geçen hafta dördüncü faiz artışını
yaparak bizim faizin çok üzerine çıktığını da herhalde hatırlatmıştır.
Sunumda
ayrıca piyasa faizini risk priminin, denge reel faizin ve enflasyon
beklentilerinin belirlediği, iki ay önce piyasa faizi yüzde 7’nin altına
düşülmüşken şimdi yüzde 8’in çok üzerinde olduğu gösteriliyor. Özel yatırımları
da reel faiz seviyesi ile güven ve istikrarın etkilediği anlatılıyor. Reel faiz
grafiği seviyenin yüzde 1-2 arasında olduğunu (daha aşağıya nasıl inebilir?) gösteriyor.
Güven ve istikrarın bozulmakta olduğu söylenmese de herhalde anlaşılmış
olmalıdır.
Kısacası,
sunumda Cumhurbaşkanı’nın “Faiz neden, enflasyon sonuçtur, politika faizini
esaslı bir şekilde indirin ki hem enflasyon düşsün hem yatırımlar artsın.” şeklinde
özetlenebilecek görüşü çürütülüyor. Peki, Cumhurbaşkanı ikna oldu mu?
Bilmiyorum. Geçen hafta toplantı öncesi yazımda hükümet kanadından Merkez
Bankası’na gelen son destekler üzerine Cumhurbaşkanı’nın baskı yapmaktan
vazgeçmesini muhtemel gördüğümü, Başçı’nın da toplantıda baskı son bulursa
yükselen kurun aşağıya yöneleceğini, böylece yükselen enflasyon beklentilerinin
düşmesiyle bir miktar daha faiz indirimi yapabileceklerini söyleyeceğini tahmin
ettiğimi belirtmiştim. Cumhurbaşkanı’nın “İş tatlıya bağlandı.” sözü böyle bir
anlaşmaya işaret ediyor ve iknadan çok ateşkesi ima ediyor. Merkez Bankası’na
aşırı yüklenmenin ve adeta para politikasını dikte etmek istemenin meydana
getirdiği döviz kuru artışı ve ekonomik belirsizlik Sayın Erdoğan’ı ekonomiyi
büyük faiz indirimi ile canlandırma planı hakkında tereddüde düşürmüş olmalı.
Başçı’nın
sunumuna katılan ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ertesi
günü bir konferansta yaptığı saptamalar ve Merkez Bankası’na verdiği açık
destek ateşkesi doğruluyor. Babacan’ın “Sadece ve sadece Merkez Bankası’nın kur
ile ilgili söylediklerine bakın, başka bir kurumun böyle bir kabiliyeti yok.
Başka kurumlarımızda para politikasını analiz edecek kurum yok ki… Sadece
Merkez Bankası’nın para politikası iletişimini yapması önemli. Bu yapılırsa
risk azalır” sözlerinin altını çiziyorum.
Babacan
ayrıca ekonomide üç öncelik olduğunu ilan ediyor. ‘En büyük öncelik’ enflasyon.
Ardından cari açığın düşürülmesi, üçüncü olarak da yapısal reformlarla büyümeyi
artırmak geliyor. Bu önceliklerin arasında radikal faiz indiriminin olmaması
elbette şaşırtıcı değil. Şimdi Para Politikası Kurulu’nun yarınki toplantısını
bekliyoruz. Eğer faizlere dokunmaz, Cumhurbaşkanı da rutinleşen tepkisini
vermezse, ateşkes tahmini doğrulanmış olur.
(Zaman,
Mart 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder