29 Mayıs 2013 Çarşamba

AKP için en iyi strateji

Başkanlık ısrarı zarar veriyor
Başlığı gören okurlar, “AKP’ye akıl hocalığı yapmak sana mı kaldı?” diyebilirler. Şöyle yanıtlayayım: Mevcut konjonktürde hedefleri ve seçimleri doğru sıralamanın Ak Parti kadar Türkiye’nin de çıkarına olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin şu anda iki yaşamsal önceliği var: Barış sürecinin başarıyla noktalanması ve demokratikleşme. Bu iki öncelik birbirine yakından bağlı. Ak Parti’nin bir an önce seçim sistemi ve partiler yasasında reform yapması şart. Aksi takdirde Ak Parti’nin samimiyeti sorgulanacaktır. Ama bu reformlar barış sürecinin başarısı için yetmez. Türk milliyetçiliğine referanslardan temizlenmiş, ana dilde öğretimin önünü açan, aynı zamanda da bireysel hak ve özgürlükleri garanti altına alan yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Buna bir de ertelenen ekonomik reformları eklemek gerekiyor. Kişi başına gelir artışı son dönemde durakladı. Ekonomi ‘orta gelir tuzağının’ eşiğinde görünüyor.

Başkanlık rejimi ertelenebilir

Ak parti sözcüleri aksini iddia etse de yeni anayasanın önünü başkanlık ısrarı tıkıyor. Aslında seçim sistemi ve partiler yasasını Ak Parti kendi çoğunluğuyla değiştirebilir. Ne yazık ki, başkanlık tartışması bu konulara da karıştırılmış durumda. Ak Parti’nin anayasacı sözcüleri seçim barajını başkanlık sistemi ile ilişkilendiriyorlar. BDP dahil tüm partiler başkanlık sistemine karışlar. Ak Parti’nin bu durumda 330’u aşan bir çoğunlukla kendi anayasa önerisini Meclis’ten geçirmesi olanaksız görünüyor. Oysa, Ak Parti pekala başkanlık rejimi hedefini genel seçimlerin sonrasına erteleyebilir. Bu durumda, BDP ile, hatta CHP’nin sosyal demokrat kanadı ile açık ya da örtük ittifak yaparak yeni anayasayı sonbaharda referanduma götürebilir. Bu arada seçim sisteminde köklü değişiklikler yapacağını varsayıyorum. Yani önce reformlar, yıl sonuna doğru yeni anayasa için referandum, sonra martta yerel seçimler, ağustosta da  cumhur başkanlığı seçimi.

Reformlar ve yeni anayasa yapmayı başarmış bir Ak Parti’nin seçimlerde  başarı şansı artacaktır çünkü barış süreci iyice olgunlaşmış olacaktır. Sayın Erdoğan, eğer istiyorsa, Ağustos 2014’de daha ilk turdan seçmenlerin yarıdan fazlasının desteğiyle Çankaya’ya çıkar. Bu noktada soru, hangi yetkilerle çıkacağıdır. İki seçenek var: Ya yeni anayasada halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının yetkileri kimi Avrupa ülkelerinde olduğu gibi (Portekiz, Finlandiya, İrlanda vb.) parlamenter rejimdeki yetkilere indirgenir ya da bu konuya girilmez, mevcut yetkiler yeni anayasada da devam eder. Ak Parti başkanlık ısrarından vazgeçmeyeceğine göre - bu onların hakkıdır – sanırım ikinci seçenek tercih edilecektir.

Erken genel seçim

Cumhurbaşkanının mevcut yetkiler artı halk tarafından seçilmesi yürütmede iki başlılık yaratacağından bu sorunun zaten çözümlenmesi gerekiyor. Ak Parti cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından erken genel seçime gidebilir. Benim önerdiğim seçim sistemi reformunu yaparsa, mevcut seçmen desteğine bir de barış sürecinin ve yeni anayasanın bonusları ekleneceğinden, Ak Parti 330’u çok rahat aşarak yeniden iktidara gelir ve sistem tartışmasını isterse yeniden açarak istediği anayasa değişikliliklerini yaparak referanduma gidebilir. Kürt sorununu büyük ölçüde aşarak rahatlamış olan Türkiye yönetim sistemi meselesini başka konuları karıştırmadan ağız tadıyla tartışır. Sonuçta halk karar verir.


Erken genel seçimin bir başka yararı da, Ak Parti’nin seçimler nedeniyle ertelediği zorlu ekonomik reformları devreye sokması olacaktır. Türkiye ekonomisinin bu reformlar olmaksızın 2015’e kadar sorunsuz gidebileceğini sanmıyorum. Ekonomi, düşük, verimsiz ve dengesiz bir büyüme rejimine hapis olmuş durumda. Zaman iktidarın aleyhine işliyor. Benden söylemesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder