Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı |
Dün yılın ikinci enflasyon raporu ile mart ayı dış ticaret
verileri yayımlandı. İçerdikleri bilgiler açısından her ikisi de bu yıl
öngörülen ‘dengeli büyümenin’ hayal olduğunu söylüyor. Tabii ‘dengeli
büyüme’den ne kastedildiği önemli. 2013 büyüme stratejisi tasarlanırken geçen
yılın aksine büyümenin hem daha yüksek hem de dengeli olacağı öngörülmüştü.
Malum, geçen yıl büyüme yüzde 2,2’de kaldı hem de tümüyle net ihracata, diğer
ifadeyle ithalattan daha hızlı artan ihracata dayandı. İç talep GSYH’yi
daraltıcı etki yaptı.
Bu yıl ise iç talebin canlanması ama aynı zamanda da net ihracatın büyümeye pozitif katkı yapması arzulanıyordu. Yani büyüme dengeli olacaktı. Bu büyümeyi en veciz şekilde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “İç talepteki canlanmaya net ihracatın katkısı kadar izin vereceğiz” diyerek ifade etmişti. Bu yıl büyümenin böyle olmayacağı ortaya çıktıkça, ‘dengeli büyüme’ tanımının da değiştiği, tabiri caizse sulandırıldığını görüyoruz.
Bu yıl ise iç talebin canlanması ama aynı zamanda da net ihracatın büyümeye pozitif katkı yapması arzulanıyordu. Yani büyüme dengeli olacaktı. Bu büyümeyi en veciz şekilde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “İç talepteki canlanmaya net ihracatın katkısı kadar izin vereceğiz” diyerek ifade etmişti. Bu yıl büyümenin böyle olmayacağı ortaya çıktıkça, ‘dengeli büyüme’ tanımının da değiştiği, tabiri caizse sulandırıldığını görüyoruz.
Cari açıkta kontrollü
artış
Enflasyon raporunun dünkü sunumunda Erdem Başçı yüzde 5,3 olan enflasyon tahminlerinin değişmediğini belirttikten sonra, “önümüzdeki dönemde enflasyon hedefe doğru yönelirken dış dengenin bozulmaması için kredilerdeki artışın makul oranlarda seyretmesi ve döviz kurunda aşırı değerlenme olmaması gerekmektedir. Bu nedenle bir yandan yurtdışındaki düşük faiz ortamına uyum sağlarken diğer yandan döviz rezervlerimizi arttırıcı yönde adımlara devam etmenin mevcut konjonktürde en uygun politika bileşimi olduğunu değerlendiriyoruz” ifadesini kullandı. Ayrıca, soru-cevap bölümünde dengeli büyüme ile ilgili bir soruya verdiği yanıtta da mealen cari açığın sürdürülemez düzeye çıkmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Sayın Başçı’nın görüşleri ışığında dengeli büyümenin tanımının değiştiği anlaşılıyor. Yeni tanıma göre bu yıl iç talepte canlanmayı Merkez Bankası ölçülü bir şekilde destekleyecek. Bu amaçla para politikası zaten gevşetilmişti. Ancak yine de kredi artışının çizilen yüzde 15’lik sınırı fazla aşmamasına gayret gösterilecek. Aynı zamanda Türk Lirası’nın daha fazla değerlenmemesine de gayret gösterilecek. Bu amaçla faizler bu ay önemli ölçüde düşürüldü. Ama gerisi dış talebin canlanmasına ve yapısal reformlara havale edilmiş durumda.
Betam: Dengeli büyüme zor
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) pazartesi günü yayımladığı araştırma notunda (“Dengeli büyüme zor görünüyor”) iç talep ile net ihracatın eşzamanlı olarak büyümeye pozitif katkı yaptığı çeyrekleri araştırıyor ve bu açıdan Türkiye ile Almanya ve Güney Kore’yi karşılaştırıyor. Mevsim etkisinden arındırılmış çeyrekten çeyreğe büyümeye iç talebin ve net ihracatın katkıları ayrıştırıldığında, her iki talep kaleminin de pozitif katkı yaptığı çeyrek sayısı toplam 56 çeyrekten (1998-2012) 12’sinde gerçekleşmiş. Yüzde 21 ediyor. Bu oranlar Almanya ve Güney Kore için sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 37. Dahası bu türden dengeli büyüme Türkiye’de en fazla bir çeyrekle sınırlı. Oysa Almanya ve Güney Kore’de üç hatta dört çeyrek boyunca hem iç talep hem de net ihracat artışları gerçekleşebiliyor.
Bu bulgular aslında şaşırtıcı değil. Türkiye Almanya ve Güney Kore’nin aksine ihracatın ağırlık taşıdığı bir büyüme rejimine sahip değil. Geçen yıl sonunda ancak yüzde 6 civarına gerileyen cari açık oranı da halen oldukça yüksek. Bu yıl iç talepteki canlanmanın dozuna bağlı olarak cari açık oranının artacağı kesin. İlk çeyrekte geçen yılın son çeyreğine kıyasla mevsim etkisinden arındırılmış ihracat yüzde 0,3 artarken, ithalatta yüzde 9,5 artış var. Sorular şunlar: Merkez Bankası’nın cari açık oranı için üst sınırı var mı? Varsa kaçtır? Bu sınıra gelindiğinde ne yapılabilir? Zor sorular.
Enflasyon raporunun dünkü sunumunda Erdem Başçı yüzde 5,3 olan enflasyon tahminlerinin değişmediğini belirttikten sonra, “önümüzdeki dönemde enflasyon hedefe doğru yönelirken dış dengenin bozulmaması için kredilerdeki artışın makul oranlarda seyretmesi ve döviz kurunda aşırı değerlenme olmaması gerekmektedir. Bu nedenle bir yandan yurtdışındaki düşük faiz ortamına uyum sağlarken diğer yandan döviz rezervlerimizi arttırıcı yönde adımlara devam etmenin mevcut konjonktürde en uygun politika bileşimi olduğunu değerlendiriyoruz” ifadesini kullandı. Ayrıca, soru-cevap bölümünde dengeli büyüme ile ilgili bir soruya verdiği yanıtta da mealen cari açığın sürdürülemez düzeye çıkmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Sayın Başçı’nın görüşleri ışığında dengeli büyümenin tanımının değiştiği anlaşılıyor. Yeni tanıma göre bu yıl iç talepte canlanmayı Merkez Bankası ölçülü bir şekilde destekleyecek. Bu amaçla para politikası zaten gevşetilmişti. Ancak yine de kredi artışının çizilen yüzde 15’lik sınırı fazla aşmamasına gayret gösterilecek. Aynı zamanda Türk Lirası’nın daha fazla değerlenmemesine de gayret gösterilecek. Bu amaçla faizler bu ay önemli ölçüde düşürüldü. Ama gerisi dış talebin canlanmasına ve yapısal reformlara havale edilmiş durumda.
Betam: Dengeli büyüme zor
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) pazartesi günü yayımladığı araştırma notunda (“Dengeli büyüme zor görünüyor”) iç talep ile net ihracatın eşzamanlı olarak büyümeye pozitif katkı yaptığı çeyrekleri araştırıyor ve bu açıdan Türkiye ile Almanya ve Güney Kore’yi karşılaştırıyor. Mevsim etkisinden arındırılmış çeyrekten çeyreğe büyümeye iç talebin ve net ihracatın katkıları ayrıştırıldığında, her iki talep kaleminin de pozitif katkı yaptığı çeyrek sayısı toplam 56 çeyrekten (1998-2012) 12’sinde gerçekleşmiş. Yüzde 21 ediyor. Bu oranlar Almanya ve Güney Kore için sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 37. Dahası bu türden dengeli büyüme Türkiye’de en fazla bir çeyrekle sınırlı. Oysa Almanya ve Güney Kore’de üç hatta dört çeyrek boyunca hem iç talep hem de net ihracat artışları gerçekleşebiliyor.
Bu bulgular aslında şaşırtıcı değil. Türkiye Almanya ve Güney Kore’nin aksine ihracatın ağırlık taşıdığı bir büyüme rejimine sahip değil. Geçen yıl sonunda ancak yüzde 6 civarına gerileyen cari açık oranı da halen oldukça yüksek. Bu yıl iç talepteki canlanmanın dozuna bağlı olarak cari açık oranının artacağı kesin. İlk çeyrekte geçen yılın son çeyreğine kıyasla mevsim etkisinden arındırılmış ihracat yüzde 0,3 artarken, ithalatta yüzde 9,5 artış var. Sorular şunlar: Merkez Bankası’nın cari açık oranı için üst sınırı var mı? Varsa kaçtır? Bu sınıra gelindiğinde ne yapılabilir? Zor sorular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder