Demir Şansölye giderek sıkışıyor |
Avrupa Para Birliği’nde nihai karar günü yaklaşıyor. İşaretler
çoğaldı. Almanya’nın muhafazakâr seçkinlerinin bir bölümü euro karşıtı yeni bir
parti kurdular. Sol Parti’nin kurucusu, eski sosyal demokrat maliye bakanı
Oskar Lafontaine ise ‘euroyu dağıtmanın zamanının geldiğini’ ilan etti. George
Soros kısa süre önce ‘Almanya’nın seçimi’ başlıklı alarm verici bir makale
kaleme aldı. Ya Almanya eurodan çıksın ya da kamu borçlarını ortaklaştıran
Eurobond’lara karşı çıkmaktan vazgeçsin diyor. Demir Şansölye giderek
sıkışıyor. Almanya karar vermek zorunda.
Euro krizine uzun süredir değinme
fırsatını bulamamıştım. Sürekli gelişen bir konuya uzun süre değinmeyince
nereden başlamak gerektiğine karar vermek zor oluyor. Arşive baktım, yaklaşık
iki yıl önce yazdığım yazının (‘Almanlar karar vermek zorunda’, 28 Temmuz 2011)
son cümlelerini aktararak başlamayı düşündüm. Seçenekleri şöyle özetlemişim:
“Almanlar vahim bir ikilemle karşı karşıyalar. Güney’i eurodan çıkartmak, bunu
yapamıyorlarsa euroyu terk ederek DM’a dönmek. Ya da tüm Avrupa’nın borcuna
kefil olarak Güney’e gelir aktarmaya razı olmak.”
Borçlar silinmek zorunda
Güney’in Para Birliği’nden çıkartılamayacağı anlaşıldı. Gırtlağına kadar borçlu olan Güney bu kozu elinden kaçırmak istemiyor. Başta IMF olmak üzere herkes biliyor ki mevcut kemer sıkma politikaları ile bir yere varılacağı yok. Durgunlukla yüksek kamu ve banka borçlarının ödendiği iktisat tarihinde görülmüş şey değil. Borçların büyük bölümü silinmek zorunda. Cesameti nedeniyle esas bedeli Almanya ödeyecek. Almanya bu noktadan sonra bir karar vermek zorunda. Borç silme operasyonunun ardından büyüme ortaya çıksa bile euroyu çöküşün eşiğine getiren ücret-enflasyon farkları, verimlilik farkları gibi bir yanda büyük cari açıklar, diğer yanda ise büyük cari fazlalar yaratan temel sorunlar çözümlenebilir mi?
Almanlar çözümlenebileceğine inanırlarsa borç silme operasyonu ile birlikte Para Birliği’ne dahil tüm ülkelerin kamu borçlarının Eurobond’lar aracılığı ile ortaklaştırılmasını kabul edebilirler. Tabii mali disiplin kurallarının bu kez kesinlikle uygulanacağının garantisini almak şartıyla. Sonuçta bu çözüm Güney’e bir defalık gelir transferi anlamına gelir. Peki, borçlar büyük ölçüde silinirse euronun temel sorunlarına çözüm bulunabilir mi? Çok şüpheliyim.
Yaz tahtaya, al haftaya
Borç sorunu acilliği nedeniyle diğer sorunu, Almanya ile Güney arasında oluşan makro dengesizliğin yarattığı sorunu gizledi. 2000’li yıllardan bu yana Almanya cari fazla veriyor, Güney ise açık. Peki, bu açıklar nasıl finanse ediliyor? Basitçe söylersem, Bundesbank’ın veresiye defterine yazılıyor. Anlatması kolay değil. Çin örneğini ele alalım. Çin’in cari fazlası son tahlilde Çin Merkez Bankası’nın büyük ölçüde Amerikan Hazine Bonosu olarak tuttuğu döviz rezervine dönüşüyor. 3 trilyon doları bulan bu rezervin gelecekte ne işe yarayacağını kimse tam olarak bilmiyor.
Ama en azından Amerikan Hazinesi iflas etmedikçe rezervin satın alma gücü var demektir. Ya Almanya’nın 700 milyar euroyu bulan Güney’den alacakları? Target 2 denilen Avrupa Para Sistemi kuralları çerçevesinde ulusal merkez bankaları arasında borç, alacak hesabına dönüşüyor. Tek para söz konusu olduğundan bu alacaklar defter kaydından ibaret. Yani yaz tahtaya, al haftaya hesabı. Bu sorun ancak yakın gelecekte Güney cari fazla, Almanya ise cari açık vermeye başlarsa zaman içinde aşılabilir. Sizi bilmem ama bana göre böyle bir mucizenin gerçekleşme ihtimali sıfır. Bu durumda Almanlar sürekli üretip veresiye satmaktansa “Biz artık yokuz” demeyi tercih edebilirler.
Borçlar silinmek zorunda
Güney’in Para Birliği’nden çıkartılamayacağı anlaşıldı. Gırtlağına kadar borçlu olan Güney bu kozu elinden kaçırmak istemiyor. Başta IMF olmak üzere herkes biliyor ki mevcut kemer sıkma politikaları ile bir yere varılacağı yok. Durgunlukla yüksek kamu ve banka borçlarının ödendiği iktisat tarihinde görülmüş şey değil. Borçların büyük bölümü silinmek zorunda. Cesameti nedeniyle esas bedeli Almanya ödeyecek. Almanya bu noktadan sonra bir karar vermek zorunda. Borç silme operasyonunun ardından büyüme ortaya çıksa bile euroyu çöküşün eşiğine getiren ücret-enflasyon farkları, verimlilik farkları gibi bir yanda büyük cari açıklar, diğer yanda ise büyük cari fazlalar yaratan temel sorunlar çözümlenebilir mi?
Almanlar çözümlenebileceğine inanırlarsa borç silme operasyonu ile birlikte Para Birliği’ne dahil tüm ülkelerin kamu borçlarının Eurobond’lar aracılığı ile ortaklaştırılmasını kabul edebilirler. Tabii mali disiplin kurallarının bu kez kesinlikle uygulanacağının garantisini almak şartıyla. Sonuçta bu çözüm Güney’e bir defalık gelir transferi anlamına gelir. Peki, borçlar büyük ölçüde silinirse euronun temel sorunlarına çözüm bulunabilir mi? Çok şüpheliyim.
Yaz tahtaya, al haftaya
Borç sorunu acilliği nedeniyle diğer sorunu, Almanya ile Güney arasında oluşan makro dengesizliğin yarattığı sorunu gizledi. 2000’li yıllardan bu yana Almanya cari fazla veriyor, Güney ise açık. Peki, bu açıklar nasıl finanse ediliyor? Basitçe söylersem, Bundesbank’ın veresiye defterine yazılıyor. Anlatması kolay değil. Çin örneğini ele alalım. Çin’in cari fazlası son tahlilde Çin Merkez Bankası’nın büyük ölçüde Amerikan Hazine Bonosu olarak tuttuğu döviz rezervine dönüşüyor. 3 trilyon doları bulan bu rezervin gelecekte ne işe yarayacağını kimse tam olarak bilmiyor.
Ama en azından Amerikan Hazinesi iflas etmedikçe rezervin satın alma gücü var demektir. Ya Almanya’nın 700 milyar euroyu bulan Güney’den alacakları? Target 2 denilen Avrupa Para Sistemi kuralları çerçevesinde ulusal merkez bankaları arasında borç, alacak hesabına dönüşüyor. Tek para söz konusu olduğundan bu alacaklar defter kaydından ibaret. Yani yaz tahtaya, al haftaya hesabı. Bu sorun ancak yakın gelecekte Güney cari fazla, Almanya ise cari açık vermeye başlarsa zaman içinde aşılabilir. Sizi bilmem ama bana göre böyle bir mucizenin gerçekleşme ihtimali sıfır. Bu durumda Almanlar sürekli üretip veresiye satmaktansa “Biz artık yokuz” demeyi tercih edebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder