Eğer ekonominin üzerine siyasetin gölgesi düşmeseydi 2014
aşağı yukarı 2013’ün tekrarı olacaktı. Büyüme Orta Vadeli Program’ın (OVP)
öngördüğü yüzde 4 civarında olurdu, bu yıl olduğu gibi. Geçen yıla kıyasla
yatırımlar daha canlı olur, buna karşılık tüketimde bir miktar frene basılırdı.
Kamu yine işi sıkı tutardı. OVP’nin 2014’te çok sıkı bir mali politika
öngördüğünü hatırlatayım. 2014’te ekonominin zayıf noktası yine cari açık ve
finansmanı olacaktı. Bununla birlikte cari açığın yüzde 7’nin altına inmesi
pekala mümkündü. Tabi bir de enflasyonun öngörülen yüzde 5,3’e nasıl düşeceği
tartışılabilirdi.
Oysa yıl biterken yaşanan siyasal kriz ve kur şoku ekonomide
taşları yerinden oynattı. 17 Aralık öncesinde iktidar partisinin oyları yüzde
50 civarında konsolide olmuş görünüyordu. İşsizlik artış eğiliminde olsa da,
kişi başı gelir yüzde 2-3 civarında artıyordu. Bu koşullarda ard arda yapılacak
üç seçimin siyasal istikrarı sorgulanır hale getirmesi söz konusu değildi.
Gerçi başbakanın Köşk’e çıkıp çıkmayacağı, çıkarsa “Türk usulü başkanlık”
sistemine geçilip geçilmeyeceği, barış sürecinin nasıl evrileceği, ertelenen
yapısal reformların seçimlerin ardından gündeme gelip gelmeyeceği
belirsizliğini koruyordu ama bu belirsizliklerin mevcut ekonomik gidişatı etkilemesi
beklenmiyordu.
Büyüme düşer
Bu “business as usual”
senaryosu artık mümükün değil. Her ne kadar iktidar partisinin sözcüleri aksini
iddia etse de AKP’nin oylarında düşüş kaçınılmazdır. Tabi bu benim öngörüm. İktidar
partisinin oy oranı yüzde 45’in altına düştüğü takdirde, ki bu çok muhtemeldir,
bu sonuç Türkiye’yi yeni bir siyasal dengeye götürecektir. 2014 bu yeni dengenin
oluşma sürecinin çalkantılarıyla geçecek. Bu çalkantılar ekonomiyi bir kaç
kanaldan etkileyecektir.
Siyasal belirsizliğin en
olmusuz etksinin yatırımlarda ortaya çıkması beklenmelidir. Özellikle
yabancılar siyasal belirsizlikten çok etkilenmiy görünüyorlar. Yatırımları
olmusuz etkileyecek bir diğer kanal da kur üzerinden olacaktır. Özel sektör
firmalarının büyük miktarda net döviz borçlusu olduğu malum. Türk Lirası son
iki haftada yüzde 8, son altı ayda da yüzde 15’e yakın değer kaybetti. Siyasal
belirsizliklere FED’in bol kepçe likidite politikasının bitmekte olduğu olgusu
da eklenirse, 2014’te TL’nin düşük değerini en azından bir süre daha koruması
muhtemeldir. Bu durumda net döviz borçlusu firmaların bilançoluarının bozulması,
bu bozulmaya bağlı olarak da yatırımlarını ertelemeleri, istihdamlarını
kısmaları kaçınılmazdır. Ayrıca, düşük değerli TL ithal yatırım mallarının
nispi fiyatlarının artması demektir. Bu artış da yatırımları olmusuz
etkileyecektir.
Düşük değerli TL enflasyonla
mücadeleyi de zorlaştırmıştır. 2013’ü yüzde 7,4 ile kapattık. Merkez
Bankası’nın son tahmini yüzde 6,8’di. Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele
iradesi ve kapasitesi sorgulanmanın eşiğindedir. Bu yıl enflasyon yüzde 6
civarına çekilemezse Merkez Bankası ciddi kredbilite kaybına uğrayabilir.
Enflasyon beklentisi artmaya başlarsa işler iyice zorlaşır. Bu bakımdan Merkez
Bankası’nın para poltikasını daha da sıkılaştırması mukadder görünüyor. Yatırım
ve dayanıklı tüketim malı talebi bu kanaldan da olmusuz etkilenecektir.
Ez cümle, 2014’te durgunluk
olmasa da yüzde 4’ün bir hayli altında, yüzde 2-3 arası bir büyümeye hazır
olmalıyız. Bu düşük büyüme işsizlik artışını daha da hızlandıracaktır. Yegane iyi
haber cari açık cephesinden gelir. Düşük iç
talep ile düşük değerli TL’nin cari açığı yüzde 5 civarına çekmesi
şaşırtıcı olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder