Salı günü basının en gözde ekonomi haberi konut satışlarındaki düşüştü.TÜİK’in
açıkladığı istatistiklere göre konut satışları geçen yıla kıyasla ilk yarıda
yüzde 10, temmuz ayında ise yüzde 20 civarında düşmüş. Bu veri çoktandır
kamuoyunda tedavülde olan “konut balonu” söylentisini (aslında söylencesini
demek daha doğru olur) yeniden ateşledi. Son iki yıldır yerli yabancı kim
benimle ekonominin gidişatı üzerine röportaj yapsa mutlaka “Konut balonu var
mı, ne zaman patlayacak?” sorusunu hiç atlamadı.
Benim yanıtım hep “sanmıyorum” oldu. Ama doğrusu konuyu da etraflı bir
şekilde araştırmadığımı itiraf etmeliyim. Balon olmadığı, yurtdışında mortgage
(ipotekli kredi) krizinden bildiklerimi Türkiye konut piyasasından edindiğim
izlenimlerle harmanlayarak verdiğim bir yanıttı. Geçenlerde kent ekonomisi
üzerine uzmanlaşmış, ayrıca biyografisinde 2005’ten bu yana gayrimenkul
değerleme sektöründe yönetici olarak çalıştığı belirtilen Dr. Ahmet Büyükduman
yeni çıkan kitabını yolladı: “Bir kent efsanesi, Konut Balonu” (Scala
Yayıncılık).
Kitap ilk bölümünde Kent ekonomisinin temel kavramları ile konut piyasasının
ekonomik işleyişini teorik olarak inceliyor. Meraklısı için tavsiye ederim.
Kitabın konumuzu ilgilendiren kısmı ise İstanbul’da konut piyasasının evrimini
inceleyen ikinci bölüm.
Yazarın en büyük katkısı Hürriyet’in satılık ve kiralık konut
ilanlarından 25 yıllık fiyat ve kira verisi üretmiş olması. Bu veriler
enflasyon, inşaat maliyeti, faiz gibi diğer verilerle beraber incelendiğinde
İstanbul’un konut piyasasının evrim hikayesi belirginleşiyor. Bu hikaye sanırım
ekonomik patlama yaşayan büyük küçük diğer kentlerimize de teşmil edilebilir.
Hikayenin konut piyasası kısmı şöyle özetlenebilir: 1988-2000 döneminde
enflasyondan arındırılmış (reel) konut gösterge fiyatı yatay seyrediyor. 2001
krizi ile birlikte bir miktar düşüyor sonra 2008’e kadar hızla artarak iki
katına çıkıyor. Bizi pek teğet geçmeyen küresel krizle birlikte biraz geriliyor
ardından 2013 yılına kadar yüzde 10’un biraz üzerinde artıyor.
Balon iddiasına gelince. Varlık balonu kavramı şöyle bir süreci tanımlar:
Düşen faizler ve gevşeyen kredi koşulları konut talebini kamçılar. Talep
arttıkça fiyatlar artar. Artan fiyatlar kredi çekip konut satın almayı cazip
kılar (spekülatif davranış). Bu süreç bir süre gider ve sonunda ortaya büyük
bir fiyat balonu çıkar. Balon eninde sonunda patlar ve fiyatlar tepetaklak
olur. Alınan krediler geri ödenemez hale gelir. Kriz banka sistemine sıçrar.
2008-2009 yıllarında ABD, İrlanda, İspanya gibi ülkelerde yaşanan budur.
Oysa bizim kriz ertesi konut fiyat artışı böyle bir gelişmeye işaret
etmiyor. Belki önceki dönemde (2003-2007) balondan söz edilebilir. Bu dönemde
İstanbul’da konut fiyatı iki katına çıkarken konut arzı da (Yapı Ruhsatı
endeksi 7 kat artmıştır). Ancak bu dönemin sonunda balon patlaması olmamıştır
çünkü fiyatta düşüş yüzde 14 ile sınırlı kalmıştır. Bunun en önemli nedeni
konut fiyatlarındaki artışın, Büyükduman’ın gösterdiği gibi, inşaat maliyetlerinden
değil arsa fiyatlarındaki müthiş artıştan (arsa rantı) kaynaklanmış olmasıdır.
Son döneme gelince. İlk 6 aylar itibariyle 2012-2014 dönemini Türkiye
genelinde incelediğimizde karşımıza çıkan manzara şudur: Yıllık konut nominal
fiyat artışı yüzde 12 civarındadır (TCMB). Reel artış yüzde 3-4 demektir. Yapı
ruhsatı alan özel kesim daire sayısı artışları ise sırasıyla yüzde 13 ve yüzde
35’tir (TÜİK). Bu rakamlara bakınca ben bir balon değil arz fazlası görüyorum.
Bu şu anlama gelir: Önümüzdeki dönemde inşaat sektöründe bir düzeltme
kaçınılmazdır; inşaatlar önemli ölçüde yavaşlar, reel fiyatlar da sınırlı
ölçüde geriler. Büyüme için kötü haberdir.
Resmin bi de son 12 yılda çok çok büyümüş bir borçlanma kısmı var. Bu büyümeye devam edemezse, bu kadar arz fazlasıyla, balon patlamıştan beter olmaz mı? Faizler artarsa milet evini satıp (satabilirse) bankaya koşmaz mı? Teknik olarak doğru terimleri kullanarak bir manipülasyon yapıyor bence Büyükduman. Öte yandan yaptığı iş dolayısıyla taraf biri...
YanıtlaSil